Engelli bireylere yönelik tutumlar:
Özellikle 1950’li yılardan başlayarak, Toplumlarda Demokrasi
ve insan hakları konusundaki görüşlerin ve uygulamaların yaygınlaşması ile
birlikte, engelli bireylerin toplumda diğer insanlarla eşit haklara sahip
oldukları ve temel haklardan yararlanmamaları gerektiği görüşü kabul edilmeye
başlanmış ve gelişmiş ülkelerde bu yönde yasal düzenlenmeye gidilmiştir.
Engelli bireylerin toplumla kaynaşmalarında yapılan bu tür düzenlemeler
tek başına yeterli olmamaktadır. Engelli bireyin kendi özellik ve potansiyeli
çerçevesinde olabilecek en üst düzeyde gelişiminde, toplumda üretken ve
olabildiğince bağımsız bir birey olarak yaşamını sürdürebilmesinde; Başta
anne-baba, akranlar, eğitimciler, sağlık personeli olmak üzere, engelli birey
ve ailesine hizmet veren Psikolog, çocuk gelişimi uzmanı, sosyal hizmet uzmanı
vb, çalışma yaşamında ki işverenler, engelli olmayan çalışanlar meslek
örgütleri ve toplumdaki insanların engelli bireylere yönelik tutumlarının
önemli bir rolü vardır. Ancak yapılan araştırmalar neticesinde genel olarak
engelli bireylere yönelik kalıp yargıların, olumsuz ve dışlayıcı, reddedici
tutumların varlığını göstermektedir.
Engelli bireylere yönelik tutumlara aile bireyleri açısından
bakıldığında, engelli bir çocuğa sahip olma ailede olumsuzluklara yol
açmaktadır. Ailelerin yaşadıkları duygusal zorluk, çocuklarının durumlarına
ilişkin yeterli bilgi edinememe, diğer insanlara çocuğunun durumunu açıklamada
çekilen güçlük, engelle bağlı olarak gelişen engelli bireyde görülen
davranış ve sağlık sorunları, tedavi ve eğitim konusunda uzmanlarla görüşebilme
eksikliği, yeterli eğitim ortamı bulma çabası, ekonomik olarak yetersizlik ve
en yıkıcı olanı ise engelli bireyin gelecek kaygısı, aileler için stres kaynağı
oluşturmaktadır. Yaşadıkları bu stres anne ve babaların çocukları ile iletişim
kuramama, çocuklarına ilişkin gerçekçi olmayan beklenti içine girme,
çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını göz ardı ederek sadece fiziksel
ihtiyaçlarını karşılamak ve hatta çocuklarını tamamen reddetme gibi olumsuz
tutumlar sergilemelerine yol açmaktadır. Bazı ailelerde engelli çocuğun varlığı
evlilik ilişkisinin bozulmasına neden olmaktadır.
Engelli bireylere yönelik akran tutumlarına bakıldığında
engelli bireyin diğer bireyler tarafından belirli ölçülerde reddedildikleri,
düşük sosyal statüde algılandıkları için kaynaşma rehabiliteleri
gerçekleşmemektedir.
Engelli bireylerin normal yaşıtları ile bir arada olacakları
eğitim ortamlarında kabul görmemelerinde, gelişim ve eğitimlerinin
sağlanmasında, okul yöneticilerinin, okulda çalışan rehber öğretmenlerinin,
idari personelin ve önemlisi öğretmenlerinin engelli bireylere karşı
tutumlarının çok önemli rolü vardır.
Öğretmenlerin tutumları konusu incelendiğinde, engelli
bireyin eğitimlerini karşılamada kendilerini yeterli ve başarılı olarak
algılayamayan ve engelli öğrencinin eğitimde yeterli destek ve hizmetleri
alamayan öğretmenler, engelli öğrencilere karşı olumsuz tutumlar sergilemekte
ve sınıftaki diğer öğrencilerin de engelli arkadaşlarına yönelik olumsuz
tutumlar sergilemesine neden olmaktadır. Bu sıkıntının giderilmesi için
öğretmenlerimizin hizmet içi eğitim alarak engelli bireyler hakkında
bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Bu Eğitimi aldıklarında, engelli bireylere
karşı tutumlarının ve yaklaşımlarının daha olumlu olması ve engelli bireylerin
eğitiminde daha başarılı olmalarını sağlayacaktır.
Eğitimcilerin yanı sıra engelli bireylere hizmet verenlerin
en önemli olanlarından biri ise sağlık personeli ve tıp doktorlarıdır. Aileyi
ilk bilgilendirme ve yönlendirmede en önemli role sahip kişiler olarak
doktorların engelli bireylere yönelik bakış açıları çok önem taşımaktadır.
Çünkü onlar bilirler ki bazı insanların diğer insanlara göre fiziksel ve ruhsal
durumundaki farklılık ya da eksiklik engel teşkil etmektedir. Bu
farklılığın, birey üzerindeki yaşamsal zorluğu tespitini de kendileri
yaparlar. Engelli aileleri ve doktorlar arsında bazı iletişim problemleri
yaşanabildiği görülmektedir. Engelli aileleri özellikle çocuklarının
problemlerinin kendilerine iletilme biçiminden rahatsız olduklarını ve
engellinin durumu hakkında yeterli ve aydınlatıcı bilgi alamadıklarını
belirtmektedirler.
Engelli bireylerin çalışma yaşamına katılmaları ve işverenlerin
tutumları; İşverenlerin, engelli bireyleri işe alma konusundaki olumsuz tutuma
sahip oldukları, işyerlerinde özürlü birey çalıştırmak istemedikleri
görülmektedir. Bazı işverenler bu duruma gerekçe olarak; düşük verimlilik ve
kalite, işin ağır ve tehlikeli olması, engelli bireylerin işyeri koşullarına
uymada güçlük çekmesi ve işyerinin fiziki koşullarının, araç gereçlerinin
engelliye uygun olmaması gibi nedenleri gösterebilmektedir. Buna karşı engelli
bireylerle iş ve kişisel deneyimleri olan, ayrıca engelli birey hakkında bilgi
sahibi olan işverenlerin daha olumlu tutumlara sahip oldukları görülmektedir.
İşverenler kendilerini kandıradursun biz tarihe adını altın
harflerle yazdırmış ressam, şair, sanatçı, ve bilim adamlarına bakalım. Örneğin 20`inci yüzyılın en önemli kuramsal fizikçisi olarak
nitelenen Albert Einstein basit matematiksel problemleri çözmede güçlük yaratan
“Disleksi (Basit
tanımıyla öğrenme bozukluğu demek. Dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme
ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle
kendini gösteren bir öğrenme bozukluğudur.)” ve “Asperger bozukluğu (Asperger sendromu
yaşayan insanlarda bir nevi empati eksikliği oluyor. Yani karşısındaki insanın
bağırma sebebinin kızgınlıktan olduğunu ya da ağladıklarında üzgün olduklarını
anlayamayabiliyor ve ona göre tepki veremiyorlar. Asperger sendromu olan
kişiler sıkça ortalama veya ortalama üstü zekâya sahip olduğu görülmüştür.)” hastalığına
sahip. Fizik, kimya, matematik dehası sayılan ve IQ’su gelmiş geçmiş en yüksek
insan olan Einstein bir zamanlar öğrenme bozukluğu çektiği için tembel ve
başarısız olduğu gerekçesiyle okuldan atılmıştır.
LUDWIG Van BEETHOVEN: 1770 doğumlu Alman klasik müzik
bestecisi. Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme
problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır oldu. Bu dönemden sonra
sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiş, hatta hepimizin çok iyi
bildiği 9`uncu senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir.
*İşitme özürlü
*Astım
*Takıntı hastalığı (Obsesif kompulsif bozukluk)
*Asperger bozukluğu
*İşitme özürlü
*Astım
*Takıntı hastalığı (Obsesif kompulsif bozukluk)
*Asperger bozukluğu
ISAAC NEWTON: İngiliz fizikci, matematikci ve astronom 1642
- 1727) 1669`da beyaz isigin bilesimi uzerinde bir teori ortaya atti. Newton
isigin kucuk cisimlerden meydana geldigini saniyordu. Etki ile tepkinin ayni
(esit) oldugunu ileri surdu. Evrensel cekim yasasini kesfetti. Teleskobu icat
etti.
*Şizofren
*Kekeme
*Asperger bozukluğu
*Epilepsi
*Şizofren
*Kekeme
*Asperger bozukluğu
*Epilepsi
THOMAS EDISON: Bini aşkın buluş yapan, bu arada
elektrik ampulünü fonografi ve film gösterme makinelerini geliştiren Amerikalı
mucit.
*İşitme özürlü
*Disleksi
*İşitme özürlü
*Disleksi
LEONARDO DA VINCI: İtalyan Rönesans mimarı, müzisyen,
anatomist, mucit, mühendis, heykeltraş, geometrisyen ve ressamdır. En önemli
yapıtları `Mona Lisa` ve `Son Yemek`.
*Disleksi
*Asperger bozukluğu
*Epilepsi
*Disleksi
*Asperger bozukluğu
*Epilepsi
Ayrıca; Vincent van Gogh, Stephen Hawking, Mozart, Pablo
Picasso, Frida Kahlo, Galileo Galilei, Charles Darwin, Tolstoy, Christy Brown, Dante,
Agatha Christie, Aristoteles, Jules Verne, Charles Dickens, Benjamin Franklin, Graham
Bell, Dostoyevski, Michelangelo, Goethe, Napolyon Bonapart, Socrates, Poe, Kurt
Cobain, Elvis Presley, Michael Jackson, Bill Gates, Walt Disney, Tom Cruise,
Harrison Ford, Marilyn Monroe, Leonardo Di Caprio, Tom Hanks, Cameron Diaz, Jesica
Alba, Aşık Veysel, Metin Şentürk, Tevfik Fikret ve daha niceleri, bu örnekler
saymakla bitmez.
Günlük hayatımızda kullanmadan yapamadığımız bütün
araç-gereçlerin mucitleri çoğunun birer engelli olduğunun farkında mısınız? Günümüzde
de engelli bireylerimize olanak sağlansa toplum tarafından her yerde ve her
zaman kucak açılsa geçmişteki “DAHİ”lerden daha iyi işler başarabileceğini hepimiz
biliyoruz.
Engelliler için yaptıklarınızı aslında kendiniz için
yaptığınızı unutmayın. Engelli olmak, engel değildir. Asıl engelliler,
karşılarına çıkan engeli geçemeyenlerdir.
Konuma Einstein’ın gelecek nesillere bilhassa engelli
bireylere mesajıyla nokta koymak istiyorum.
“Sakın sana kötüsün diyenlere aldırma. Bana da ‘gerizekalı’
dediler, atomu parçalayıp ellerine verdim.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder